Kayıtlar

F1'de Sponsorlar Aşkı Nasıl Öldürdü?

Resim
İlk bakıldığında 1985 İtalya GP’si 1980’lerin ortasında düzenlenen Prost, Senna ve Mansell’ın mücadele ettiği sıradan bir yarış gibi gözüküyor. Ancak bu yarış, endüstriyel F1’in sporun köklü geleneklerinden birinin sonunu getiren yarış olarak görülüyor.  Hikayemiz, Yunan mitolojisinde Olimpos tanrısı olan Apollon ile başlıyor. Apollon mitolojide sanatın tanrısı olarak bilinmektedir ve iyi ok atabilmesinden dolayı, bir başka okçu olan aşk tanrısı Eros ile hep bir rekabet halindedir. Apollon, Eros’un oklarının bir hurafeden ibaret olduğunu düşünür ve onu küçümser. Apollon’un, Daphne isminde bir kıza aşık olduğunu öğrenen Eros, intikam için planını hazırlar. Eros, aşık eden oklardan birini Apollon’a gönderirken, tam aksine aşktan soğutan okunu da Daphne’ye yollar. Sanat tanrısı Apollon tüm çabalarına rağmen, Daphne’yi kendine aşık etmeyi başaramaz. Apollon’un bu baskılarından bunalan Daphne, kral olan babasına giderek kendini bir ağaca dönüştürmesini ister ve hayatının geri kalanını, ismi

Saf hız, Formula1 için yeterli midir? - Andrea de Cesaris

Resim
  Son zamanlarda, Formula1’i takip eden herkes Nico Hülkenberg’in ismini duymuştur. Hülkenberg F1’de 179 yarışta start alıp hiç podyuma çıkamaması ile, en uzun süre podyuma çıkamayan pilot olma unvanını geçtiğimiz sene ele geçirmişti. Tüm bunlara rağmen Nico kariyeri boyunca birçok farklı takımla istikrarlı sonuçlara imza atmış ve bir nevi rüştünü ispatlamıştı. Bundan 40 sene öncesine gittiğimiz zaman, Nico kadar istikrarlı bir pilota denk geliyoruz. Andrea de Cesaris 1980 yılında Alfa Romeo pilotu olarak son 2 yarışta F1 gridine girdiği zaman sadece 21 yaşındaydı. Ron Dennis tarafından desteklenen Project 4 takımı adına Formula 2’de bir önceki GP’de Misano’da ilk sırayı alan genç ve umut vaat eden bir pilottu. 1980 yılında katıldığı 2 yarış bizlere belki de kariyerinin bir özetini sunuyordu. Alfa ile Kanada’da çıktığı ilk yarışta motor arızası ile yarış dışı kalan de Cesaris, bir sonraki Grand Prix olan Amerika’da, 2 tur sonra Tyrell pilotu Derek Daly ile temas edince, o zamanlar F1’d

Modern Zamanın Gladyatörleri ve Kalkanı: Halo

Resim
Genel olarak F1′de 2020 sezonu geçen sezonlarla karşılaştırıldığı zaman daha hareketli geçiyor denebilir. Pazar günü yaşanan kaza, son 20 senedir gördüğümüz en korkutucu ve en ölümcül olabilecek kazalardan bir tanesiydi. Bu kaza, 90’ların F1 dünyasında yaşansaydı çok daha ciddi sonuçları olması kaçınılmazdı. Bu ciddi olaydan sonra Grosjean’ın alevler içinde kalan ve adeta bariyerin içinden geçen ‘yarım’ aracından çıkabilmesi herkesin yüreğine su serpti. 94′ Imola’da Ayrton Senna’nın yaşamını yitirdiği kazayı düşündüğümüzde, Grosjean’ın kazası günümüzde F1′de güvenliğin ne boyutlara ulaştığını bize net bir şekilde gösteriyor. Peki pilotların bu derece korunması nasıl sağlanıyor? Aslında güvenlik denilince işin içine çok çeşitli önlemler giriyor. Bunların başlıcaları: - Aracın tasarımı ve yapısı - Pilotların kullandığı malzemeler - Pistlerin yapısı Güvenliğin ilk ve en hayati maddesi araçların yapısı. Günümüzde Formula 1 araçları darbenin efektif bir şekilde emilebilmesi için tamamen kar

İstanbul Park, Asfalt, Lastikler ve Yağmur

Resim
Photo © İhsan Akçağlayan    İstanbul Park’ta 3.antrenman seansını tartışmalarla beraber geride bıraktık. Dün yol tutuş yakalamakta zorlanan pilotların, 2.antrenmanlarla beraber ritim tutturmaya başladığını görmüştük. Bu sabah onları yeni bir sürpriz bekliyordu, yağmur. Öncelikle belirtmek gerekir ki yağmur, biz seyirciler için F1’de ne kadar keyifli olsa da pilotlar için bilinmezlikleri arttırdığı için her zaman sorun yaratan bir öğedir. Bir de bu yağmur yeni dökülen temiz bir asfaltın üzerine yağınca, dünden kazanılan ve yol tutuşu arttıran pist üstü kirliliği de alıp götürmüş oldu. Asfaltı yenilenen her pistte bu sıkıntılar yaşanması gayet normaldir. Istanbul Park’ta en son asfalt 2010 yılında dökülmüş. Bu dökülen asfaltın üzerinden yaklaşık 9-10 seneden fazla süre geçmiş ve unutmayalım bu süre boyunca pist F1 yarışları düşünülerek kullanılmadı. Haliyle asfaltın kondisyonu, her ne kadar eski kaplama için duyduğum kadarı ile FIA tarafından idare eder dense de çok iyi durumda değildi v

24 Sene F1'i Takip Etmedikten Sonra, Nasıl bir F1'le Karşılaşacaksınız? (Portekiz '96 vs. Portekiz '20)

Resim
Formula1 bu hafta sonu 24 sene sonra ilk defa Portekiz'i ziyaret edecek. En son 1996 yılında bir yarış hafta sonuna katılan bir Portekizli, 2020 yılındaki yarışta ne gibi değişiklikler görecek. 24 senede, F1'de 96 senesinde nelerin farklı olduğunu çok kabaca özetlemek istedim. Modern Pistler: 90’larda yarışlar çakıl kavuzları ve çimenlikleri ile hata affı olmayan, görsel olarak daha güzel, daha samimi pistlerde yapılırdı (bknz. Hockenheim). Günümüzde ise artık geniş gri kaçış alanlı, daha güvenli ve tolerasyonu yüksek modern pistler tercih sebebi. Pilotlar: F1 için çalkantılı geçen 80’lerin sonu 90’ların başından sonra görece daha sakin bir grid vardı 96 yılında. F1 Senna sonrası süper starını ararken, Schumacher, Villeneuve ve Hill ön plandaydı. F1’in starı Hamilton 11 yaşında, gelecek starlarından Norris’in doğmasına 3 sene vardı. Takımlar: 90’lar, henüz fabrika takımlarının F1’e hücum etmediği senelerdi; Sauber, Jordan, Minardi, Benetton, Tyrell isimlerini gridde

Nurburgring, nam-ı diğer "Yeşil Cehennem"

Resim
Formula 1’in bu haftaki durağı EifelGP’si için Nurburgring olacak… Arabalar hakkında az çok ilgisi olan her kimse Nurburgring ismini mutlaka hayatında bir kere duymuştur. Peki nedir bu pisti özel kılan? Nurburgring aslında tek bir pistten ibaret değil, daha çok bir pistler kompleksidir. Bu kompleksin içinde yer alan ve burayı özel kılan asıl pist Nordschleife’dır. Nordschleife, 22,8 km uzunluğu ve toplamda yer alan 160 adet virajı ile eşi benzeri olmayan bir pisttir. Kesintilerle de olsa, Formula1 Dünya Şampiyonasının başladığı yıl olan 1950’den 1976 yılına kadar Almanya GP’si bu pistte düzenlenmiştir. Özellikle 1960’ların sonundan itibaren araçların hızlanması ile, pilotların gözünde bu pist oldukça tehlikeli ve güvenilmez olarak sınıflandırılmıştır. Bu zamanlarda da yeşil cehennem anlamına gelen “Green Hell” lakabını almıştır. Pilotların en büyük şikayetleri, yeterince hakemin ve medikal ekibin pist çevresinde konumlandırılmaması (Nurburgring normal pistlerden 5 kat kadar daha fa

Bir Dargın, Bir Barışık Hep Yarım Kalan İlişki: Honda ve Formula1

Resim
Motor sporlarındaki heyecanın azalmasındaki sebeplerden birisi de sporların içerisindeki çeşitliliğin azalmasıdır. Mesela, 1999 yılında WRC'de yarışan Subaru, Mitsubishi, Peugeot, Skoda ve Citroen gibi kült takımlarında bulunduğu toplam 10 marka yarışırken, 2020 WRC’sinde sadece 3 marka resmi olarak puan toplayabiliyor.  Aynı durumun bir benzerini F1’de de görüyoruz. Renault ve Toyota’nın fabrika takımları ile modern zamanların F1’ine geri döndüğü 2002 senesinde grid’de; Ferrari, Mercedes, Honda, Renault, BMW, Cosworth, Peugeot (Asiatech) ve Toyota olmak üzere 8 farklı (Petronası da Ferrari motorundan farklı sayarsak 9) motor tedarikçisi bulunuyordu. Şimdilik 2021 senesinde, Honda’nın da spordan çekilmesi ile bu sayı 3’e düşmüş durumda (Ferrari, Mercedes, Renault) …  Yenilenen 2021 kuralları dahilinde bütçe limitinin gelmesi ile hemen herkes rekabetin artacağını ve eski Formula1 ruhunun yakalanacağını düşünürken; bu sporun kült markası olan Honda'nın bu kararı alması üzücü.  Ac