İstanbul Park, Asfalt, Lastikler ve Yağmur


Photo © İhsan Akçağlayan 

 

İstanbul Park’ta 3.antrenman seansını tartışmalarla beraber geride bıraktık. Dün yol tutuş yakalamakta zorlanan pilotların, 2.antrenmanlarla beraber ritim tutturmaya başladığını görmüştük. Bu sabah onları yeni bir sürpriz bekliyordu, yağmur. Öncelikle belirtmek gerekir ki yağmur, biz seyirciler için F1’de ne kadar keyifli olsa da pilotlar için bilinmezlikleri arttırdığı için her zaman sorun yaratan bir öğedir. Bir de bu yağmur yeni dökülen temiz bir asfaltın üzerine yağınca, dünden kazanılan ve yol tutuşu arttıran pist üstü kirliliği de alıp götürmüş oldu.

Asfaltı yenilenen her pistte bu sıkıntılar yaşanması gayet normaldir. Istanbul Park’ta en son asfalt 2010 yılında dökülmüş. Bu dökülen asfaltın üzerinden yaklaşık 9-10 seneden fazla süre geçmiş ve unutmayalım bu süre boyunca pist F1 yarışları düşünülerek kullanılmadı. Haliyle asfaltın kondisyonu, her ne kadar eski kaplama için duyduğum kadarı ile FIA tarafından idare eder dense de çok iyi durumda değildi ve eğer yeni asfalt olmasaydı bu sefer de pilotlar titreşimden ve asfaltın kötülüğünden de şikâyet edebilirlerdi. Durum böyle olunca, pist yönetimi, F1 yönetiminin ve FIA’nın onayı dahilinde ve pistin tasarımcısı Herman Tilke’nin danışmanlığında yeni asfalt dökme kararı aldı. Bugün yağmur yağmasaydı, muhtemelen bu konu bu kadar da büyümeyecekti.

Yol tutuş sadece asfalt ve yağmur gibi değişkenlere de bağlı değildir. Asfalta temas eden lastiklerin de çalıştırılması ve ısıtılması bir o kadar kritik bir konu. Pirelli sadece 2011 yılında düzenlenen son yarışta F1 araçlarına lastik sağladı. Dolayısı ile bu yarış için geçen sene Bridgestone’un kullandığı hamurları direk olarak İstanbul’a getirmişti (Bu sene de çok sorunsuz değildi, yarışı kazanan Vettel tam 4 pit stop yaparak yarışı bitirmişti). Yani kısaca Pirelli’nin elinde 2020 Türkiye GP’si için çok fazla verisi bulunmuyordu. Bu sebepten risk almamak adına C1, C2 ve C3 olmak üzere, Pirelli Türkiye GP’sine en sert hamurlarını getirdi. Bunun başka bir sebebi de pistimizin aslında teknik, kırıcı ve sıra dışı bir pist bir pist olması. Pist içerisinde her türlü öğeyi barındırıyor; sert frenlemeler, uzun düzlükler, yavaş virajlar ve 8. viraj gibi bir G canavarı… Özellikle 8.virajın pilotlar ve lastiklerin üzerindeki yıpratıcı etkisi oldukça fazla. Lastik ne kadar sert olursa ısınması ve yol tutuş için çalışmaya başlaması da vakit alıyor, yağmur veya dünkü gibi pistin nemli olması da bu durumu kolaylaştırmıyor.

Buradan yola çıkarak 2011 yılı ile farklı olarak bir başka değişken de karşımıza çıkıyor… Daha önce Almanya için dediğim konu aslında Istanbul için de geçerli; normal bir sezonda bu tarihlerde yarışlar sıcak bölgelerde yapılırdı. İstanbul’daki son yarış Mayıs ayında güneşli ve ortalama 18 derece olan bir sıcaklıkta düzenlenmişti, bunun yanı sıra pist sıcaklığı da 35 derece seviyelerindeydi. Bugün bu sıcaklıkların daha düşük olduğu bir ortamda yarış düzenleniyor. Bu durumda lastiklerin çalışması ve yol tutuş için bir dezavantaj.

2011 yılından bu yana değişen bir başka faktör de araçların kendisi; daha önce 2005 ile 2011 yılları arasında aerodinamik olarak yere basmanın daha düşük olduğu ve özlediğimiz sesleri çıkaran V10, V8 motorların kullanıldığı araçlar kullanılmıştı. 2020 yılına geldiğimizde araçlar artık çok daha fazla yere basma üretiyor ve yaklaşık 5sn. kadar daha hızlı olmaları bekleniyordu. Pit stoplarda lastik değişimleri tekrar serbest olduğu senelerde FIA, (yanlış hatırlamıyorsam) lastik üreticilerine dayanıklı lastik üretmeleri konusunda kısıtlamalar getirmişti. Dünkü 2. Antrenmanlarda, pist hızlandıktan sonra pilotların lastiklerin dayanıksız olduğu konusunda da oldukça serzenişte bulunduklarını duyduk, yumuşak lastikler ortalama 5 tur, orta hamur ise 10 tur kadar dayanmıştı ilk denemelerde. Sert hamur zaten hiç çalıştırılamadı J.

Tüm bunları dikkate aldığımız zaman, belki de 2011’deki son yarıştan 9 sene sonra kullanılan bu lastikler Türkiye GP’si için hafif gelmiş de olabilir. Sonuç olarak hafta sonu biz seyirciler, pilotlar, Pirelli, F1 yönetimi ve takımlar için halen sürprizlerle dolu. Bu kaosun yaşanmasında ise kimsenin suçunun olduğunu düşünmüyorum. Bu kaos bence Istanbul Park’ın bizlere ne kadar özel olduğunu gösteriyor.

Yorumlar