En Eski Olimpik Sporlardan Bir Tanesi: Motor Sporları

 

Motor sporları spor mudur? Bu soru belki de motor sporları Dünya’da var olduğu sürece, tartışılan en hararetlileri konulardan biridir. Günümüzde pilotların, diğer sporların atletlerinden hiçbir aşağı kalır yanlarının olmadığını biliyoruz. Özellikle sosyal medyanın yaygınlaşması ile, Formula 1 pilotlarının zor ve yıpratıcı antrenmanlar yaptığına hepimiz şahit oluyoruz. Başka yarış serilerinde ve eski zamanlarda Formula serilerinde gördüğümüz gentleman driver konseptine artık modern F1’de rastlamıyoruz. Kısacası artık kimse parasını verip, hiçbir hazırlık yapmadan bir Formula aracını yarışta sürme keyfine ulaşamıyor. Bunun fiziksel olarak başlıca sebebi, günümüzde bir Formula aracını kullanabilmek için bazı kaslarınızın, araçların yarattığı G kuvvetine dayanabilmesi ihtiyacıdır. Bu açıdan baktığımız zaman, motor sporlarının ve özellikle Formula serilerinin sadece “motor” sporu olmadığını anlayabiliyoruz.

Bu tartışmanın karşı kanadı ise, motor sporlarında pilot kadar aracın da büyük bir etki yarattığını ve bu sebepten dolayı motor sporlarının, isminden de anlaşılacağı gibi bildiğimiz sporlardan biri olmadığını söylemektedirler. Ben şahsen  bu argümana çok fazla katılmamaktayım. Günümüzde, spor olduğundan kuşku duymadığımız birçok sporda bir araç kullanılıyor: Her gün daha da gelişen golf sopaları, hafifleyen ve teknolojiden faydalanılan tenis raketleri, gittikçe aerodinamik olarak gelişen bisikletler, sürtünmeyi azaltan mayolar, olimpik bir spor olan binicilikte atların oynadığı rol ve neden hala olimpik bir spor olduğuna çok anlam veremediğim havalı tabanca gibi tarihi geçmiş sporlar. Bu açıdan baktığımız zaman Formula 1 eşit araçlar ile yarışılmadığı için bir spor olarak görülmeyebilir; o halde yine aynı açıdan baktığımızda, F2 gibi aynı özellikte araçlarla yarışılan seriler spor olarak mı görülmeli? Bu tartışma tek bir yazıda çözemeyeceğimiz kadar çok parametre ve tartışmayı barındırıyor. Bu sebepten ötürü, yazımızın asıl konusuna giriş yapalım: Motor sporları ve Olimpiyat ilişkisi.

Yazımızın ilk kısmını okuduktan ve günümüzdeki duruma baktığınız zaman, başlık sizlere çok saçma gelebilir; ancak Olimpiyatların ve motor sporlarının ilişkisi modern Olimpiyat oyunlarının çok öncesine dayanıyor. M.Ö 776 ile 393 yılları arasında düzenlenen Antik Olimpiyat Oyunları çeşitli branşlarda, Yunan devletlerindeki en kuvvetli kişiyi seçmeyi amaçlıyordu. Bu branşlar genelde hayat ile iç içe geçmiş olaylardan seçiliyordu. Bu sebepten dolayı, Antik Olimpiyatlardaki branşlar atletizmin dalları (koşu, cirit atma, uzun atlama), başta boks olmak üzere birçok dövüş sporu ve güreş gibi branşları içeriyordu. Bu branşların arasında benim en çok dikkatimi çeken ve mitlere göre en popüler branş olduğu iddia edilen (o zamanlarda da para ve bahis popülermiş) kariot yarışlarıdır. Kariotlar, temelde atların çektiği antik araçlardır. Bu yarışlar, 2 atlı, 4 atlı ve günümüzdeki at yarışlarına benzeyen çeşitli klasmanlarda yapılırdı ve bir parkurda sürücülerin araçlarını kontrol ederek finişe en hızlı şekilde gelmesi beklenirdi ve ilk olarak M.Ö. 680 yılında düzenlenmişti. Genelde, atların bakımı ve lojistiği zor olduğu için, zamanının zengin sporu niteliğindeydi. Olimpiyatlarda ilk kazanan kadın atlet ise yine kariot yarışları dalından çıkmıştır; sadece erkeklerin katılabildiği Antik Olimpiyat oyunlarında, yetiştirdiği atlarını erkek bir sürücü ile yarıştıran Sparta Prensesi Cynisca, bazı kaynaklara göre ilk kadın Olimpiyat şampiyonudur çünkü; o dönemde yarışlarda sürücü değil, aracın ve atların sahibi galip ilan ediliyordu. Kariot yarışlarına baktığımız zaman, günümüz motor sporları ile benzerlik gösterdiğini sizler de fark etmiş olmalısınız; bir aracın, bir sürücünün, bir parkurun olması, maliyetlerden ötürü zengin yarışları olarak anılması, araç kontrolünün önemli olması ve araç gelişiminin (at yetiştiriciliği) bir etken olması.


Cynisca'nın Zaferi (Copyright ©: Troll Dens)

Kara taşıtlarının gelişimine baktığımız zaman, Sanayi Devrimi dönemlerinde insanların at arabalarına nazaran, daha hızlı, daha kuvvetli ve yolları daha az pisleten alternatif araç arayışları sırasında, motorlu araçlara yöneldiğini görebilirsiniz. Bu gelişime baktığımız zaman, kariot yarışlarının, günümüz motor sporlarının 2 veya 4 beygirlik motorlara sahip atası olduğunu düşünmek bence yanlış olmaz. Bu gelişim bizi dolaylı olarak motor sporlarının en eski Olimpik sporlardan biri olduğu sonucuna götürüyor. Hatta motor sporları, kısmen günümüzde de dahi, Antik Olimpiyatların ödül geleneğini sürdüren nadir sporlardan bir tanesi. Daha önceki yazılarımdan birinde, motor sporlarındaki Laurel Wreath geleneğinden ve tarihinden bahsetmiştim. Yazıya göz atmak için link:  https://f1meddahi.blogspot.com/2021/02/f1de-sponsorlar-ask-nasl-oldurdu.html

Olimpiyatların düzenlenmesi 19. Yüzyılın sonlarında tekrar gündeme geldi. Özellikle, Yunanlıların bu eski geleneği canlandırmak için yaptığı lobiler sonuç verdi ve 1894 yılının haziran ayında Uluslararası Olimpiyat Komitesi (IOC) kuruldu. İlk modern Olimpiyatlar, temelde antik olimpiyatların izinden gidiyordu. 1896 Yılında, Atina’da düzenlenen ilk Olimpiyat Oyunları branşlarına baktığımız zaman, temelini eski bağları koparmadan atletizm, güreş ve halter gibi branşların oluşturduğunu, bunun yanında daha modern sayılabilecek tenis, yüzme, bisiklet gibi müsabakaların da bunlara eklendiğini görebiliriz. Tarih itibari ile kariot yarışları devre dışı kalmıştı; motor sporları ve motorlu taşıtlar ise daha emekleme aşamasındaydı. Bu sebepten bu ilk Olimpiyatlarda kendine yer bulamaması gayet anlaşılabilir bir durumdur.

IOC’nin arası başlarda motor sporlarıyla çok da soğuk değildi. 1900 Paris Olimpiyatları, aynı şehirde düzenlenen uluslararası sergi ile aynı seneye denk gelmişti. Günümüzde Expo adıyla düzenlenen bu sergi, IOC ile koordineli olarak Olimpiyatları da içine alacak bir etkinlik haline gelmişti. Hal böyle olunca, oyunlar milli bir Olimpiyat komitesi tarafından düzenlenmek yerine, Expo organizatörleri tarafından organize edilmişti. Dolayısı ile Olimpiyatlar ve Expo’nun ortak programı kapsamında, birçok farklı branşta etkinlikler düzenlenmişti. IOC o sene düzenlenen oyunlarda, resmi olarak hangi branşın olimpik olarak düzenleneceğini de duyurmamıştı. Organizatörler, halter ve güreşi oyunlar programından çıkarılırken, itfaiyecilik, balonculuk, uçurtma gibi birçok farklı branşta etkinlik düzenlendi. Motor sporları da bu branşlardan biriydi. IOC’nin resmi bir açıklaması olmamasından kaynaklı, bu yeni eklenen branşların olimpik branş olup olmadığı halen bir tartışma konusu olmakla birlikte, Olimpiyat tarihçileri bu branşların, motor sporları dahil çoğunun dönemin olimpik kriterlerini karşıladığı düşüncesindedir.

1900 Paris Olimpiyatlarında motor sporları; motor yarışları, motosiklet yarışları ve tekne yarışları olarak 3 farklı kategoride düzenlenmiştir. Motosiklet yarışları kapsamında tek disiplinde sadece 2 etkinlik düzenlenmiş, tekne yarışlarında da yine tek disiplin üzerinden müsabakalar yapılmıştır. Bunun yanında motor yarışları kategorisinde birden farklı disiplinde etkinlikler düzenlenmişti. Bu disiplinlerden en öne çıkanları şüphesiz araba yarışlarıydı. Bu yarışlarda, zamanın yükselmekte olan Fransız markaları Renault ve Peugeot başta olmak üzere, İngiltere, ABD, Almanya’dan markalar araçlarını yarıştırmış ve biraz da teknolojilerini göstermek adına Expo dahilinde gövde gösterisi yapmışlardır. 2, 4, 6, 7 Koltuklu araçlarla yapılan araba yarışlarının haricinde, bu Olimpiyatlar kapsamında kamyon, itfaiye aracı, minivan ve taksi yarışları da düzenlenmiştir. İşin ilginç tarafı taksi ve minivan yarışları hem petrol yakıtlı araçlar hem de elektrik motorlu araçlar klasmanında gerçekleştirilmiştir. Bu elektrikli araç yarışlarını Formula E’nin atası olarak görebiliriz. 


1900 Paris Olimpiyatları (Copyright ©: Hulton Archive)

Kariot yarışlarına benzer olarak bu yarışlarda, galibiyet kupası sürücüye değil araç sahibine veriliyordu. 1908 yıllarına kadar Olimpiyat Oyunları’nda kazanana madalya verilme geleneği yoktu. Bu sebepten bu kupalar Olimpiyat tarihinde dağıtılan ilk madalyalar yerine geçiyordu. İstisna olarak, oyunlar tarihinde sürücü olup da araba yarışlarında kupa(madalya) kazanan tek sürücü, kendi markası adı altında yarışan ve o zamanların popüler yarışı Paris-Toulouse-Paris yarışını, Olimpiyatlar dahilinde kazanan Louis Renault’dur.

Olimpiyat Oyunları ve motor kelimesinin bir sonraki buluşması, 1908 yılında İngiltere’de düzenlenen Londra Olimpiyatları’nda olacaktı. Motorlu tekne yarışları (powerboat) bu oyunlarda resmi bir branş olarak yer alıyordu; ancak bu tarihten sonra IOC ile motor sporlarının yıldızı hiç barışmadı. Bunun en temel sebebi, IOC’nin getirdiği bir sporun olimpik spor olabilmesi için “mekanik destek kullanılmaması” ve atlet performanslarının ön planda olması kuralıydı.

2010’lu yıllara kadar bu durumun devam ettiğini söyleyebiliriz. Yaklaşık bir asırlık bu sürede, Olimpiyatlar ile motor sporlarının yakınlaşması sadece 2 etkinlikte gerçekleşti. Etkinliklerin tümü Almanya’da düzenlenen olimpiyatlar öncesi Olimpik Ralli adı altında gerçekleştirilen etkinliklerdi. Bunlardan ilki 1936 yılında Berlin’de, Nazi Almanya’sı döneminde gerçekleştirilen rallidir. Genel olarak tüm Olimpiyat Oyunlarını bir propagandaya dönüştüren dönemin yöneticileri, bu yarışı da otobanları ve üstün Alman otomotiv teknolojisini sergilemek adına düzenlediler. İronik olan şey ise, Almanya’nın başından sonuna düzenlenen, 3200 km’lik bu yarışı bir İngiliz kadın pilot olan Betty Haig’in kazanması idi. Bu etkinliklerin ikincisi ise 1972 Münih Olimpiyatları öncesinde düzenlenen ralliydi. 6 Gün süren bu Ralliyi Fransız Alpine takımı kazandı ve kazanan aracın co-pilotluğunu F1 severlerin yakından tanıdığı Jean Todt yapmıştı. Bu rallilerin dışında Olimpiyat ve motor sporlarının isimlerinin bir araya gelmesi, 1992 Barselona’da düzenlenen Catalunya pistinin açılış yarışının isminin, aynı sene içerisinde yine Barselona şehrinde düzenlenecek Olimpiyat oyunlarının pazarlamasını yapacak şekilde Olimpiyat Grand Prix’si adında düzenlenmesiydi. Ancak bu sadece bir pazarlama hamlesiydi ve IOC ile ortada gerçek bir iş birliği yoktu.


Betty Haig

Özellikle 90’lı yıllardan sonra motor sporların popülaritesinin Dünya çapında arttırmasının ve 2005 ile 2009 yılları arasında düzenlenen, ülkelerin takımları ile katıldığı ve FIA tarafından kabul gören A1GP serisinin milli motor sporları fikrini sunabilmesinin ardından, IOC ile motorsporları 2010’lu yıllardan itibaren tekrar yakınlaşmaya başladı.  Bu ilişkinin resmiyete dökülmesi ise 2012 yılında gerçekleşti. O sene dönemin başkanı Jean Todt’un önderliğinde FIA, (evet 40 sene önce Olimpik Ralli’yi kazan co-pilot) Uluslararası Olimpiyat Komitesi tarafından tanınan bir spor federasyonu haline geldi. Bu tanınma bir sporun olimpik olabilmesi adına atılması gereken en büyük adımlardan bir tanesidir. 2012 Britanya Grand Prix’sini ziyaret eden dönemin IOC başkanı Jacques Rogge’nin yaptığı açıklamalar ise motor sporlarının Olimpik yolculuğunun çok kolay olmayacağını gösteriyordu. Bu açıklamada Rogge, olimpiyatlar ile özellikle F1’in arasında çok benzerlikler bulunduğunu ve bu organizasyondan öğrenecekleri çok şeyin olduğunu belirtmesine rağmen, olimpiyatların mekanik performanstan çok atletik performansı ödüllendirmeyi hedeflediğini ve motor sporlarının Olimpiyatlar programına dahil olmasının mümkün olmadığını belirtiyordu. Bu açıklamalardan sonra herkesin umudu kırılmış olacak ki, Olimpiyat oyunları ve motor sporları arasındaki yeni bir bağ oluşabilmesi bir 6 sene daha almıştı.

Olimpiyatlardaki olası Motor Sporları Pictogramı

Bu sefer bu bayrağı 2018 yılında Dünya Karting Komisyonu Başkanı olan Felipe Massa üstlenmişti. Aynı yıl Arjantin’de düzenlenen Gençlik Olimpiyatları kapsamında, FIA başkanı Jean Todt ve IOC başkanı Thomas Bach’ın katılımıyla, bir karting gösteri yarışı düzenlendi. Bu yarış resmi Olimpiyat programına dahil olmasa da 2024 Paris Olimpiyatları’na sporu dahil edebilmek adına Felipe Massa’nın lobiciliğinde düzenlenen bir elektrikli kart yarışı idi. Her kartı bir kadın bir erkekten oluşan bir takım sürmekteydi ve genelde lokal kişilerin katıldığı 6 takım yarışa katılmıştı. Başarılı bir etkinlik geçirilmiş olsa da Felipe Massa’nın bu çabası yeterli olmamış ve karting 2024 Paris Olimpiyatlarındaki sporların arasında kendine yer bulamamıştır.ama Fakat aynı olimpiyatlarda break dans kendine yer bulmuştur. Yorum sizin…

Günümüzde motor sporlarının spor olmasının ötesinde, artık e-sporların spor sayılıp sayılamayacağı tartışılıyor. 2024 Paris Olimpiyatlarında e-sporlarını dahil etmek isteyen lobiyi IOC kibar ama net bir tavırla adeta püskürttü. Ancak IOC çok uzun süre e-sporun yükselen trendine karşı koyamayacağını bildiği için, hem Olimpik ajandasında e-spor konseptini dahil etti, hem de COVID19 pandemisinin de katkısıyla, Tokyo Olimpiyatları öncesi Olympic Virtual Series adı altında 5 spor dalından oluşan mini sanal bir Olimpiyat düzenlendi. Bisiklet, yelken, kürek ve beyzbolun yanı sıra motor sporları da sanal GT yarışları ile bu etkinlikte kendine yer buldu.


2019 FIA Motorsport Games'te Team Turkey (Copyright ©: FIA)

2022 yılında daha Paris Olimpiyatlarına yaklaşık 2 sene varken neden bu yazıyı ve hikâyeyi sizlere anlattım?  Bu senenin ağustos ayına geldiğimiz zaman, motor sporlarının Olimpiyat oyunlarında olması için aşılması gereken, en büyük (ve belki de son) psikolojik eşik de aşıldı. Özellikle, Amerikalı şirket Liberty Media’nın 2017 senesinde sporun en üst kademelerinden biri sayılan F1’i almasından sonra yaptığı, Drive to Surive dizisi ve sosyal medya atılımı gibi hamleler, ABD’de başta olmak üzere F1 sporunun izlenmesini Dünya çapında ciddi oranlarda arttırdı. Bu artışa kayıtsız kalamayan 2028 Los Angeles Olimpiyatları organizatörleri, Olimpiyat’a yeni eklenecek spor adayların, 9 sporluk kısa listesinde motor sporlarına da yer verdi ve belki de tarihte ilk defa Uluslararası Olimpiyat Komitesi (IOC) bu duruma karşı çıkmadı. IOC, FIA’yı dosyasını sunması için önümüzdeki sene Mumbai’de düzenlenecek IOC toplantısına davet etti. Motor sporları, Olimpiyatlarda yer alabilmek için karate, beyzbol, lakros, squash, break dans, kick boks, kriket ve bayrak futbolu ile mücadele edecek.   

Şahsi fikrim olarak, özellikle Formula 1 gibi üst düzey bir serinin, kompleks ve lojistik olarak zor bir dal olması sebebiyle, herhangi bir olimpiyat kapsamında bir yarış düzenleyebileceğini zannetmiyorum. Diğer yandan moto cross veya karting gibi bu sporun daha basit dallarını yakın bir gelecekte Olimpiyat oyunlarının bir parçası olarak göreceğimizi düşünüyorum. Bunun gerçekleşebilmesi için IOC’nin kendi içerisinde, 2007’den beri yazılı olmayan mekanik araç kuralında ısrarcı olmayı bırakması gerekmektedir. Dürüst olmak gerekirse artık günümüzde popüler olmak için, motor sporlarının Olimpiyatlara ihtiyacı yok; ancak bir gün olimpiyatların motor sporlarına ihtiyacı olabilir.

 

 

Yorumlar