Modern Zamanın Gladyatörleri ve Kalkanı: Halo



Genel olarak F1′de 2020 sezonu geçen sezonlarla karşılaştırıldığı zaman daha hareketli geçiyor denebilir. Pazar günü yaşanan kaza, son 20 senedir gördüğümüz en korkutucu ve en ölümcül olabilecek kazalardan bir tanesiydi. Bu kaza, 90’ların F1 dünyasında yaşansaydı çok daha ciddi sonuçları olması kaçınılmazdı. Bu ciddi olaydan sonra Grosjean’ın alevler içinde kalan ve adeta bariyerin içinden geçen ‘yarım’ aracından çıkabilmesi herkesin yüreğine su serpti. 94′ Imola’da Ayrton Senna’nın yaşamını yitirdiği kazayı düşündüğümüzde, Grosjean’ın kazası günümüzde F1′de güvenliğin ne boyutlara ulaştığını bize net bir şekilde gösteriyor. Peki pilotların bu derece korunması nasıl sağlanıyor? Aslında güvenlik denilince işin içine çok çeşitli önlemler giriyor. Bunların başlıcaları:


- Aracın tasarımı ve yapısı

- Pilotların kullandığı malzemeler

- Pistlerin yapısı


Güvenliğin ilk ve en hayati maddesi araçların yapısı. Günümüzde Formula 1 araçları darbenin efektif bir şekilde emilebilmesi için tamamen karbon fiber parçalardan yapılmaktadırlar. Herhangi bir çarpma anında arabanın tamamen dağılmasının sebebi de budur. Parçalar ne kadar çok dağılırsa, enerji o kadar çok emilir ve çarpmanın pilotlara etkisi bir o kadar az olur.


Pilotların kokpiti yaşam hücresi denilen bir bölge içinde bulunur. Bu yaşam hücresi koşullar ne olursa olsun dağılmayacak ve ezilmeyecek şekilde tasarlanmıştır. Güvenlik sebeplerinden ötürü bu hücrenin içinden hiçbir yağ, benzin ya da su borusu geçmez ve olası bir kaza anında pilot maksimum 5 saniye içinde kokpitinden ayrılabilir (Direksiyonu çıkartma süresi bu süreye dahil değildir, onun için bir 5 saniye daha öngörülmüştür). Bu yaşam hücreleri, karbon fiber parçaların hücreyi delip pilota zarar vermelerini önlemek için kurşun geçirmez yeleklerle aynı maddeden imal edilir. Ebatları ise FIA tarafından tüm detaylarıyla belirlenmiştir.


Yaşam hücresi pilotları yan, ön ve arkadan gelen darbelere karşı korusa da pilotlar takla veya ters dönme anlarına karşı hala savunmasızlardı. Bu koşullarda güvenliği sağlamak için, eskiden sadece hava borularının üzerine monte edilen bir bar kullanılırdı. Bu bar sadece pilotun araç ile pist arasına sıkışmasını engellerdi. Bu tür kazalara karşı alınan eski bir başka önlem de kokpitin yan duvarlarının yüksek yapılmasıdır, bu sayede pilot yukarıdan gelecek tehditlere karşı daha efektif bir şekilde korunur. Ardından 2018 yılında, daha çok estetik, aerodinamik ve pilotların görüş açısı kaygılarından ötürü büyük tartışmalara sebep olan Halo, araçlara monte edildi. Titanyumdan üretilen ve yaklaşık 7 kg ağırlığında olan Halo, 12 tonluk ağırlıklara (yaklaşık olarak Londra’da kullanılan çift katlı bir otobüsün ağırlığı) karşı direnç gösterebiliyor. Halo kendisini ilk olarak 2018 yılında Belçika GP’sinde kanıtladı, start’ta yaşanan kazada Alonso McLaren ile Leclerc’in Alfa’sının üzerinden uçarken Halo’nun efektif bir şekilde koruma sağladığı açıkça görüldü. Geçtiğimiz hafta, Grosjean’ın kazasında ise, Halo’nun Grosjean’nı bariyerin içerisinden güvenle geçirdiği görüldü. Halo’nun daha efektif bir önlem bulunana kadar F1’in temel bir güvenlik parçası olduğu, artık herkes tarafından kabul edilen bir gerçek haline geldi.  


    

2018 Belçika GP’si startında yaşanan kaza



Yukarıda saydığımız tüm önlemler mekanik önlemlerdir. İşin bir de elektronik boyutu var. Tüm araçlar kaza anında elektrik akımını, benzin akışını kesecek şekilde donatılmışlardır. Ayrıca her araçta sürücü ya da hakemler tarafından da devreye alınabilen bir yangın söndürme sistemi vardır. Araçlarda uçaklardaki kara kutulara benzer bir kayıt kutusu bulunur. Bu kutular kaza anında FIA’ya, aracın maruz kaldığı kuvvet başta olmak üzere ileride güvenliği arttırmaya yardımcı olacak birçok veri sağlar. Ayrıca bu kutuya bağlı olarak bulunan bir medikal ikaz ışığı da bulunur ve medikal ekibe kazanın ciddiyeti hakkında bilgi verir. Bu ışık aracın burun tarafında monokok bölgeye yakın bir bölgede bulunur ve çarpışma 18g’den fazla bir kuvvet ile gerçekleştiyse aktive olarak medikal ekibe bir ön fikir vermeye vesile olur. Yine araçlarda FIA tarafından 2016 yılında zorunlu kılınan tamamen pilota odaklı ve araçtaki ivmeölçer ile senkronize çalışan bir kamera bulunur. Bu kamera bizlere yarışlarda pilotların tepkilerini gösteren güzel kareler verse de güvenlik açısından pilotun kaza anındaki tepkilerini incelemek için FIA’ya önemli görsel veriler de sağlar. 



Medikal İkaz Işığı


Araçlar her sezon öncesinde FIA tarafından güvenlik ve çarpma testlerinden geçirilirler ve bu testi geçebilen araçlar yeni sezonda yarışma hakkı elde ederler. En son 2019 sezonunda Williams takımı sezon öncesi yapılan bu testlerde sıkıntı yaşamıştı. Ön, arka ve yan çarpma testlerinin yanında, benzin tankının güvenliği, yuvarlanma testi ve direksiyon güvenliği gibi araçların sınırlarının zorlandığı testler de yapılır. Bu testlerde görülmek istenen temel kriter yaşam hücresinin en kötü koşullarda bile zarar almamasıdır. Bu konudaki limitler FIA tarafından kati bir şekilde yönetmelikte belirtilmiştir. Bir örnek verecek olursak kokpitin yan duvarları 250 tonluk bir darbeye dayanmak zorundadır.


Güvenlik denilince ikinci akla gelen unsur pilotların kullandığı malzemelerdir. Temelde pilotların 3 ana aksesuarları vardır: Kaskları, tulumları ve HANS


Kasklar pilotların hem güvenliği hem de konforu için dizayn edilmiştir ve bir çeşit karbon fiberden yapılarak hem daha sağlam hem de daha hafif olmaları sağlanmıştır. Bu sayede pilotlar kafalarına gelecek her türlü darbeye karşı koruma altında olsalar da hala boyun ve kafa travmaları F1 pilotları için büyük risk teşkil etmektedir. 


Kasklarda bulunan vizörler için de birkaç kelam etmekte fayda görüyorum. Vizörler sürücülere maksimum görüş sağlayabilmek için bir çeşit kimyasalla kaplanıyor ve çeşitli hava şartlarına göre (örn. yağmurlu havalar) farklı vizörler kullanılabiliyor. Ayrıca vizörler birkaç şeffaf tabaka ile kaplanıyor ve yarış içinde pilotlar bu tabakaları sökerek kendi vizörlerini temizlemiş oluyorlar (bu olaya pit-stoplar sırasında sıkça tanık oluyoruz). Grosjean’ın kazası da vizörün ve kaskın alevlere karşı ne kadar dayanıklı olduğunu bizlere gösterdi. Bu kaskların her sezon öncesi FIA tarafından test edildiğini söylememe gerek yok sanırım.


Pilotların kasklarının arkalarında gördüğümüz tuhaf icadın adı HANS. Bu sistem temelde kafa için emniyet kemeri görevi görüyor ve kaza anında kafanın herhangi bir yere çarpmaması için (özellikle direksiyona) onu sabit tutmaya çalışıyor. 2003 senesinden beri kullanılan bu sistem ayrıca boyun bölgesini de çeşitli darbelerden koruyor.


Pilotların tulumları, tulumun fermuarları ve eldivenleri, herhangi bir yangın anında erimeyecek ve ısıyı pilota iletmeyecek şekilde, NASA tarafından tasarlandı. Tulumlar yaklaşık 800 santigrad dereceye kadar olan sıcaklıklara en az 12 saniye dayanabilecek şekilde üretilmişlerdir ve bu özelliklerini 15 yıkamaya kadar koruyabilmektedirler. Ayrıca bu tulumlar pilotlar içlerinde bayılmasınlar diye hava alabilecek şekilde tasarlanmışlardır. 2018 senesinde FIA pilot eldivenlerinde de bir yeniliğe gitti. Bu yeni biometrik eldivenler sayesinde pilotların kalp atış hızları, kandaki oksijen seviyesi gibi birçok medikal veri anlık olarak takip edilebiliyor. Bu eldivenler özellikle, Carlos Sainz’ın 2015 Rusya GP’sinde bariyerlere gömüldüğü kaza sonrasında önemli hale gelmiştir. Bu kazadan sonra Sainz’ın Toro Rosso’su bariyerlere çok gömüldüğü için, sağlık ekiplerinin kendisine ulaşması zaman almıştı. Bu eldivenler sayesinde kandaki oksijen seviyesi ve pilotun ciddi bir yarası olup olmadığını anında medikal ekibe iletilir. Ayrıca pilot hastaneye sevk edilene kadar da pilotla ilgili hayati veriler uzmanlara iletilmeye devam eder. 





Pilot tulumlarının zaman içindeki değişimi ve günümüzdeki üretimi ile ilgili 

Autosport tarafından hazırlanan video



Pilot güvenliğinde 3. maddemiz pistlerin yapısıdır. Buradaki en temel koruma hepimizin çok iyi bildiği pist kenarındaki bariyerlerdir. Bu bariyerler, arabayı pilota en az zarar verecek şekilde durdurmak ve araç üzerindeki enerjiyi emmek için tasarlanmışlardır. Formula1 ilk düzenlendiği zamanlarda saman balyaları bariyer olarak kullanılırken, günümüzde farklı viraj tiplerine göre farklı bariyerler tercih edilmektedir. Yüksek hızla dik açı ile girilebilecek bariyerler lastik bariyerlerdir. Bu lastikler, içlerine konik bir güçlendirme konularak ve çevrelerine dirençlerini arttırmak için bir bant çekilerek kullanılır. Bu bantlar genelde reklamla kaplı olduklarından yarış içerisinde çok fazla belli olmaz. Hala kullanılıyor mu bilmiyorum ancak eski zamanlarda bu bariyerlerin içlerine kimi zaman su da dolduruluyordu. Sanırım bu uygulama araçlarda elektrikle çalışan aksamlar çoğaldıkça rafa kalkmıştır. Lastik bariyerlerin daha gelişmiş versiyonları olarak Tecpro bariyerleri gösterebiliriz. Bu tip bariyerler farklı viraj tiplerine göre modifiye edilebiliyor. Bu bariyerlerdeki sıkıntı kaza anında bükülerek aracı sarmaları ve ekiplerin araca daha zor ulaşabilmelerine sebep olmalarıdır.



2013 Monaco GP'sinde, Pastor Maldonado'yu sarmalayan TecPro bariyerler



F1’deki düzlüklerde, pilotların kaza anında yandaki bariyerlere daha geniş açılarla temas edecekleri ön görülerek, beton duvarlar veya otobanlarda gördüğümüz tarzda daha esnek bariyerler (Armco bariyer) kullanılıyor. Bu bariyerlerin amacı yüksek hızda pilotlar buraya geniş açı ile çarptıkları zaman, kısa zamanda araç üzerindeki enerjiyi dağıtmaktır. Bu durumu ve Tecpro bariyerlere gömülme olayını yine 2015 Rusya GP’sinde Sainz’ın yaptığı kazada açıkça görebiliyoruz.



2015 Rusya GP’sinde Sainz’ın yaptığı kaza


  

Tüm bunların yanında, modern pistlerde, eskiden sık gördüğümüz kum havuzlarının yerini kaçış alanları almıştır. Bu kaçış alanları pilotlara herhangi bir kaza anında aracı daha iyi kontrol etme imkânı sağlıyor. Bazı kazalarda ya da pist dışına çıkmalarda, çim ve kum alanlar aracın fazlasıyla kaymasına yol açıyorlardı ve adeta bir buz etkisi yaratıyorlardı. Ayrıca asfalt kaçış alanları hakemlere de müdahale kolaylığı da sağlıyor. Kum havuzundaki bir aracı olay mahallinden çıkarmak oldukça fazla zamanlarını alıyor.


Bunların yanı sıra, pistlerde her 300m’de bir hakem ve bir yangın söndürücü hazır bulunmak zorunda. Bu rakam da bize her hafta sonunda ortalama 150 güvenlik çalışanın pist ve çevresinde görev alması gerektiğini söylüyor. Pit alanlarındaki hız limiti de pist güvenliğinin bir öğesi olarak sayılabilir. 


Tüm bu önlemlere ek olarak Safety Car Medical Car’ın en az F1 arabaları kadar hızlı olduğunu, her pistte en az 2 tane heliportun ve 1 adet tam teşekküllü hastanenin bulunduğunu, ayrıca her yarışta yüzlerce sağlık personelinin görev aldığını söyleyebiliriz.


Eğer FIA (Özellikle 90′ların ortalarından bu yana) güvenlik konusunda bu kadar hassas olmasaydı, belki de bugün Webber, Kubica, Hakkinen, Massa veya Grosjean hayatta olmayacaklardı. Bu pilotların geçirdiği kazaların daha az şiddetlisi 20 sene önce daha ölümcül olabilirken, günümüzde (her ne kadar hiçbir zaman Motor sporları %100 güvenli olmayacaksa da) F1′in doğal birer öğesi sayılmaktadır. 


Serhan Acar’ın değişiyle ‘Modern Gladyatörlere’ selam olsun…


Yorumlar