Kayıtlar

24 Sene F1'i Takip Etmedikten Sonra, Nasıl bir F1'le Karşılaşacaksınız? (Portekiz '96 vs. Portekiz '20)

Resim
Formula1 bu hafta sonu 24 sene sonra ilk defa Portekiz'i ziyaret edecek. En son 1996 yılında bir yarış hafta sonuna katılan bir Portekizli, 2020 yılındaki yarışta ne gibi değişiklikler görecek. 24 senede, F1'de 96 senesinde nelerin farklı olduğunu çok kabaca özetlemek istedim. Modern Pistler: 90’larda yarışlar çakıl kavuzları ve çimenlikleri ile hata affı olmayan, görsel olarak daha güzel, daha samimi pistlerde yapılırdı (bknz. Hockenheim). Günümüzde ise artık geniş gri kaçış alanlı, daha güvenli ve tolerasyonu yüksek modern pistler tercih sebebi. Pilotlar: F1 için çalkantılı geçen 80’lerin sonu 90’ların başından sonra görece daha sakin bir grid vardı 96 yılında. F1 Senna sonrası süper starını ararken, Schumacher, Villeneuve ve Hill ön plandaydı. F1’in starı Hamilton 11 yaşında, gelecek starlarından Norris’in doğmasına 3 sene vardı. Takımlar: 90’lar, henüz fabrika takımlarının F1’e hücum etmediği senelerdi; Sauber, Jordan, Minardi, Benetton, Tyrell isimlerini gridde

Nurburgring, nam-ı diğer "Yeşil Cehennem"

Resim
Formula 1’in bu haftaki durağı EifelGP’si için Nurburgring olacak… Arabalar hakkında az çok ilgisi olan her kimse Nurburgring ismini mutlaka hayatında bir kere duymuştur. Peki nedir bu pisti özel kılan? Nurburgring aslında tek bir pistten ibaret değil, daha çok bir pistler kompleksidir. Bu kompleksin içinde yer alan ve burayı özel kılan asıl pist Nordschleife’dır. Nordschleife, 22,8 km uzunluğu ve toplamda yer alan 160 adet virajı ile eşi benzeri olmayan bir pisttir. Kesintilerle de olsa, Formula1 Dünya Şampiyonasının başladığı yıl olan 1950’den 1976 yılına kadar Almanya GP’si bu pistte düzenlenmiştir. Özellikle 1960’ların sonundan itibaren araçların hızlanması ile, pilotların gözünde bu pist oldukça tehlikeli ve güvenilmez olarak sınıflandırılmıştır. Bu zamanlarda da yeşil cehennem anlamına gelen “Green Hell” lakabını almıştır. Pilotların en büyük şikayetleri, yeterince hakemin ve medikal ekibin pist çevresinde konumlandırılmaması (Nurburgring normal pistlerden 5 kat kadar daha fa

Bir Dargın, Bir Barışık Hep Yarım Kalan İlişki: Honda ve Formula1

Resim
Motor sporlarındaki heyecanın azalmasındaki sebeplerden birisi de sporların içerisindeki çeşitliliğin azalmasıdır. Mesela, 1999 yılında WRC'de yarışan Subaru, Mitsubishi, Peugeot, Skoda ve Citroen gibi kült takımlarında bulunduğu toplam 10 marka yarışırken, 2020 WRC’sinde sadece 3 marka resmi olarak puan toplayabiliyor.  Aynı durumun bir benzerini F1’de de görüyoruz. Renault ve Toyota’nın fabrika takımları ile modern zamanların F1’ine geri döndüğü 2002 senesinde grid’de; Ferrari, Mercedes, Honda, Renault, BMW, Cosworth, Peugeot (Asiatech) ve Toyota olmak üzere 8 farklı (Petronası da Ferrari motorundan farklı sayarsak 9) motor tedarikçisi bulunuyordu. Şimdilik 2021 senesinde, Honda’nın da spordan çekilmesi ile bu sayı 3’e düşmüş durumda (Ferrari, Mercedes, Renault) …  Yenilenen 2021 kuralları dahilinde bütçe limitinin gelmesi ile hemen herkes rekabetin artacağını ve eski Formula1 ruhunun yakalanacağını düşünürken; bu sporun kült markası olan Honda'nın bu kararı alması üzücü.  Ac

Formula1'deki Moda Markalarının Öncüsü, Alpha Tauri ve Benetton'un Atası: Andrea Moda

Resim
Andrea Moda… Geçen haftaya kadar böyle bir takımın varlığını açıkçası duymamıştım.  Andrea Moda’nın kısa ama enteresan hikayesi, Andrea Sassetti isimli İtalyan bir ayakkabı tasarımcısının, F1’in vasat altı takımlarından Coloni Racing’i satın alması ile başlıyor. Sassetti’nin o gün elde ettiği servetin kaynağı halen şahibeli olsa da takımı 1992 sezonunda kendine yer buluyor.  Sezon, Güney Afrika’da başlarken, Andrea Moda, geçen seneden kalan bir Coloni şasisi ile yarışa gelmişti. Sadece ufak bir pürüz vardı, Sassetti yeni takımların ödemesi gereken 100.000 USD depozitoyu F1 yönetimine yatırmamıştı. Savunması ise “biz yeni takım değil, Coloni’nin isim değiştirmiş haliyiz” olacaktı. F1 bu savunmayı saçma bulunca takım ilk GP’sinden ihraç edildi.  Bir sonraki yarış olan Meksika’ya ise otomobilleri hazır olmayınca katılamadılar. Bu durumdan sonra takımın 2 pilotu Alex Caffi ve Enrico Bertaggia takımı bıraktı ve Sassetti yerlerini Roberto Moreno ve hepimizin Top Gear’ın “Stig” olarak bildiği

Eski ile Yeninin Aksiyonlu Buluşması

Resim
F1’de geçtiğimiz hafta sonu eski ile yeni iç içeydi adeta. Ferrari’nin 1000. yarışı olan Toscana GP’si TuscanGP, eski tip bir pist olan Mugello’da yapılınca ortalık bir hayli karıştı. Modern (ve modernleştirilmiş pistler) günümüzün araç özelliklerine adapte edilecek şekilde tasarlanmıştır. Mugello, 1974 yılında açılan, 1988 yılında Ferrari tarafından satın alınan, daha önce Moto Gp ve DTM gibi serilerin takvimlerinde yer alan ve en önemlisi açıldığı tarihten beri hiç renovasyon geçirmemiş bir pisttir. Yani Mugello temelde çok basit düşünürsek 1976 yılındaki araçların boyutlarına göre tasarlanmış dersek yanlış olmayacağını düşünüyorum. (Başka bir örnek vermek gerekirse F1’in en sıkıcı ve geçit töreni şeklinde geçen yarışlarından birine ev sahipliği yapan Hungaroring’de de aynı durumu gözlemliyoruz). Araçlar artık 40 sene öncesine göre oldukça genişlemiş ve uzamış olduklarından, ilk starttan sonra araçlar piste sığmayınca Verstappen ve Gasly yarış dışı kaldılar. Bu olaydan sonra Ferced

Formula1'in Unutulan Prensi: François Cevert

Resim
Biliyorsunuz, geçtiğimiz hafta sonu 1996’da Olivier Panis’in sürpriz bir şekilde Monaco’yu kazanmasının ardından tam 24 sene sonra, son senelerin en tartışmalı pilotlarından biri Pierre Gasly ilk GP’sini Monza’da kazandı. Tartışmalı olmasının sebebi kimilerine göre asla pes etmemesi, kimilerine göre gereken değerin kendisine verilmemesi, kimilerine göre ise küçük takımların büyük pilotu olduğundan... hepimiz önümüzdeki zamanlarda gelişmeleri takip edeceğiz. Ancak bugün sizleri 76 sene öncesinin Paris’ine götürmek istiyorum, 25 Şubat 1944 günü dünyaya gelen Albert François Cevert Goldenberg’in hikayesini anlatmaya.  Geçtiğimiz senelerde izlediğim bir F1 belgeselinde ismini ilk defa duymuştum ve hikayesinden oldukça etkilenmiştim. Günümüzde olduğu gibi 1970’li yıllarda da F1’e adım atmak sadece saf yetenek ile mümkün olamıyordu. O zamanlarda da fabrika takımlarının yaygın olmadığı F1 dünyasında, takıma getireceğiniz sportif katkının yanı sıra, maddi katkı ve sponsorluklar da önemli bir r