Eski ile Yeninin Aksiyonlu Buluşması
F1’de geçtiğimiz hafta sonu eski ile yeni iç içeydi adeta. Ferrari’nin 1000. yarışı olan Toscana GP’si TuscanGP, eski tip bir pist olan Mugello’da yapılınca ortalık bir hayli karıştı.
Modern (ve
modernleştirilmiş pistler) günümüzün araç özelliklerine adapte edilecek şekilde
tasarlanmıştır. Mugello, 1974 yılında açılan, 1988 yılında Ferrari tarafından
satın alınan, daha önce Moto Gp ve DTM gibi serilerin takvimlerinde yer alan ve
en önemlisi açıldığı tarihten beri hiç renovasyon geçirmemiş bir pisttir. Yani
Mugello temelde çok basit düşünürsek 1976 yılındaki araçların boyutlarına göre
tasarlanmış dersek yanlış olmayacağını düşünüyorum. (Başka bir örnek vermek
gerekirse F1’in en sıkıcı ve geçit töreni şeklinde geçen yarışlarından birine
ev sahipliği yapan Hungaroring’de de aynı durumu gözlemliyoruz). Araçlar artık
40 sene öncesine göre oldukça genişlemiş ve uzamış olduklarından, ilk starttan sonra
araçlar piste sığmayınca Verstappen ve Gasly yarış dışı kaldılar. Bu olaydan
sonra Fercedes ilk defa piste girdi.
Eski tip
pistlerin bir başka özelliği de kaçış alanları… Biliyorsunuz artık modern F1
pistlerinde oldukça geniş asfalt kaçış alanları mevcut, bu sebepten yağmur vb.
bir dış etken olmadığı sürece bir araca bariyerlerde görmek oldukça zor bir
senaryo. Eski pistlerde kaçış alanlarında asfaltların (veya Paul Ricard gibi
pistlerde yavaşlatıcı özel bir madde) yerini çakıl havuzları alıyor. Bu durum,
pilotlar hata yapıp lastikleri bu çakıllara kaptırınca spin gibi hata şansını
arttırıyor. Lando’nun antrenmanlarda yaptığı kaza ve yarışta Stroll’un kazası
buna güzel bir örnek olabilir. Çakıl
havuzları pist dışına yapılan ziyaretlerin geri dönüşünü de oldukça
zorlaştırıyor; mesela Max temastan sonra, pist dışına uçtuğunda modern bir
pistte olsaydı muhtemelen pitlere kadar sürüşünü devam ettirebilirdi.
Peki neden hem
Monza’da, hem de Mugello’da bu kadar çok kırmızı bayrak gördük. Eski tip
pistlerin bir başka saydığımız özelliği de, bariyerlerin yakınlığı. Özellikle
son senelerde (büyük ihtimalle Bianchi’nin kazasından sonra) FIA, pist üzerinde
pilotları riske atacak en ufak bir riski bile almak istemiyor, mesela eskiden
yoğun yağmur altında yarışların yapıldığına çokça şahit oluyorduk. Bu
hikayelerin en meşhuru Rush filmine de konu olan 1976 Fuji Grand Prix’sidir.
Yarışta bariyerler hasar aldığı zaman eskiden benim hatırladığım, bu tamirat
prosedürü güvenlik aracı arkasında yapılıyordu. Özellikle Jules’un kazasından
sonra, benim gözlemlediğim FIA yarış sürerken hiçbir yabancı aracın veya
kişinin pist üstünde olmasını istemiyor. Araçların yoldan çekilmesi için
mutlaka güvenlik aracını (eskiden eğer piste uzak bir köşede yolda kalmış bir
araç varsa sarı bayrak ile bu işlemler gerçekleşebiliyordu), eğer pistte veya
bariyerlerde fiziksel bir hasar varsa direk kırmızı bayrak çıkartılıyor. Bu
kırmızı bayraklık durumlar çok sık olmadığı için genel bir kanıya varmak zor,
belki kararların sıklığı içinden geçtiğimiz COVID periyodu ile doğru orantılı
da olabilir. Mesela belki de geçen hafta Monza’da yaşanan kırmızı bayrak
durumu, daha çok hakemin bulunduğu normal bir sezonda güvenlik aracı ile
halledilebilirdi.
Uzun bir zamandan
sonra dış bir etken olmadan (yağmur, hesapsız lastik aşınmaları) ilk defa bu
kadar hareketli ve zevkli bir yarış izledik. Bu durumun baş kahramanı bence Mugello
pistinin ta kendisidir. Son halini tam olarak bilmesem de benzer tarz bir
yarışı Imola da bizlere yaşatabilir. Herkese iyi haftalar dilerim.
Yorumlar
Yorum Gönder