Kırılmaz Taş Bebek: Lella Lombardi

Geçtiğimiz sene, ABD’de yaşanan üzücü olaylar sonrasında, Lewis Hamilton önderliğinde Formula 1 yönetimi ırkçılığa ve ayrımcılığa karşı bir tavır alarak “We race as one” sloganını benimsemiş, tüm pistlerde ve araçlarda logolar ile bu savını desteklemişti. Formula 1 oldukça erkek egemen bir spor olmasına rağmen bildiğim kadarı ile bugüne kadar çok ses getiren bir ırkçılık hadisesi yaşanmadı. Son zamanda Claire Williams ve Monisha Kaltenborn‘nun takım patronları olması ile eskiye nazaran daha çok kadın görmemize rağmen, tarihten günümüze 769 erkek pilotun yanında sadece 5 kadın pilot F1 sahnesinde yarış pilotu olarak sahne alabildi. En sonuncusu 1976’da olmak üzere, 45 seneden bu yana hiçbir kadın pilot F1’de start alamamıştır. 

Micheal Schumacher’den, Mario Andretti’ye birçok kişi bu duruma yönelik açıklamalarda bulundular. Herkesin farklı bir teorisi var ancak tüm bu teorilerin anti tezi de rahatlıkla üretilebilir. Konu hassas ve derin bir mevzu, şahsi fikrim Formula1’deki kadın pilot sayısının azlığı, küçük yaşta erkek çocukların, kız çocuklarına nazaran arabalara daha meraklı olacağı varsayılarak kartinge (belki de kendi arzusu olmadan) küçük yaşlarda başlatılmaları; diğer yandan kız çocuklarını motor sporlarına başlatmak için genelde kendilerinden bir istek gelmesini beklemeleridir. Hal böyle olunca erkeklere göre daha geç yaşta kendini geliştirmeye başlayan ve sayıca daha az olan kız çocukları, yeri geldiğinde insafsız sayılabilecek bir rekabet içerisinde kayboluyorlar. 

F1’de bugüne kadar yer alan 5 adet kadın pilottan sadece İtalyan iki pilot Lella Lombardi ve Maria Teresa de Filippis sıralamaları geçip gridde kendilerine yer bulabilmişlerdi. Bu durumun sebebi genelde kadın pilotların düşük bütçeli ve rekabetçi olmayan takımlarda şans bulabilmeleriydi. Örnek vermek gerekirse 1992 yılında Brabham takımında yarışan F1’in son kadın yarış pilotu Giovanna Amati, sıralamaları geçemediği ilk 3 yarıştan sonra koltuğunu 1997 yılında Dünya Şampiyonu olacak Damon Hill gibi yetenekli bir pilota bıraktığında, Hill de o sezon sadece 2 yarışta start alabilmişti.

Bu uzun girişten sonra, sizlere Formula 1 dünyasında tarihe geçen ve bugün birçok kadın pilotun F1 yürüyüşüne ışık tutan birisinden bahsetmek istiyorum: Lella Lombardi.

Lella Lombardi, İtalya’nın küçük bir kasabasında 1941 yılında doğan bir kız çocuğu. Araba kullanmayı daha 13 yaşında çözmüş ve arkadaşlarının okul servisini çekmeye başlamıştı. 18 yaşına bastığında ise kasap olan babasının şirketinin aracını kullanarak siparişlerini dağıtmaya başladı. 

İşin komik tarafı hız ile ilk tanışması aslında bir hentbol maçı vasıtasıyla olmuş. Maçta savunmacı olan Lella’nın burnu rakibi tarafından kırılmış ve maç çıkışı durumun vahametini anlayan rakibi onu hastaneye yetiştirmek adına Alfa Romeo’su ile hız yapınca, sürat tutkusu Lella’nın kanına işlemişti.  İşte bu andan sonra içindeki yarışma tutkusu peşini bırakmadı ve tüm birikimini bir yarış arabası almak için harcadı. Çocukluk arkadaşları onun ile ilgili yapılan bir röportajında “Birine aşık olmaktansa, bir yarışta kaza yapmayı tercih ederim. Ben işte yarışmayı bu kadar seviyorum” dediğini aktarmışlardı. 

Yarış tutkusuna hızlı adımlarla yaklaşırken küçük bir kasaba sakini olan Lella ailesi başta olmak üzere, çevresinden pek de destek bulamıyordu. Çünkü kasaba halkı yarışmanın erkeksi bir olgu olduğunu, Lella’nın daha “kadınsı” işler yapmasını tavsiye ediyordu, fakat Lella tutkusundan asla vazgeçmedi. 

Lella’nın yarış kariyeri kasabasının çevresinde bir yarış pilotunun co-pilotu olarak katıldığı lokal ralliler ile başladı. Bir gün direksiyonun başına kendisi geçince, diğer erkek pilotlar Lella’yı küçümsemişler ve adeta alay etmişlerdi. Bu durum Lella’yı durduramadı… Katıldığı ilk yarışı kazanarak küçümseyenlere güzel bir ders verdi ve kendine Touring Cup’ta Alfa Romeo’da bir koltuk buldu. Bu maceralardan sonra da kendisine tek koltuklu serilerde şans buldu. 1965’te ilk yarışına çıktığı Monzadan 3 yıl sonra, 1968’de İtalya F3 serisini 2. sırada tamamladı. 1970 yılında İtalya Formula 850 serisini kazandı. 1973 yılında Monaco F3 yarışında start alma başarısını gösterdi ve aynı sene Formula Ford Meksika serisinde şampiyon oldu. Tüm bunları başarırken ona olan ilgi artmaya başlamıştı, kasabadakilerin homurtuları artık alkışlara dönüşmüştü. Babası dahil herkes onunla övünüyordu ama genelde ona bunu belli etmiyorlardı. Çünkü onlara göre elbet bu peri masalı bir yerde bitecekti. Lella amacından vazgeçmedi…

Photo Copyright: R.Cross

Sene 1974 olduğunda Formula F5000 serisindeki aldığı istikrarlı sonuçların ardından, Lella sonunda hak ettiği yere gelmişti. 1974 yılında takımının kiraladığı bir Brabham BT42 ile Britanya Grand Prixsin’de 15 yıl aradan sonra F1’de bir yarışa katılan ilk kadın oldu. 1975 senesinde Max Mosley adında bir takım patronu Lavazza kahve markası sponsorluğunda Leilla’ya March takımında yer verdi. Böylece Lella, Emerson Fittipaldi, James Hunt, Niki Lauda ve nice şampiyonların olduğu bir gridde kendine yer buldu. Sezonun 3. Grand Prix’si olan Güney Afrika’da 24 pilot arasından gridde yer almaya hak kazandı ancak starttan sonra güvenilmez aracı ancak 23 tur dayanabildi. Lella hayal kırıklığına uğramadı.

1975 sezonunun bir sonraki yarışına takımlar ve pilotlar tartışmalar içinde başlamıştı. İspanya Grand Prix’sinin düzenlendiği Barcelona’nın Montjuic mahallesindeki caddelere gelen takımlar bariyerlerin kurallara uygun olarak konmadığını ve bu durum düzeltilmedikçe piste çıkmayacaklarını belirtip, grev kararı almışlardı. Bariyer tamirat çalışmaları tüm gece sürdü, takımlar çalışmalara yardımcı olması adına mekanikerlerini de tamirat çalışmalarına yolladılar. Sıralama turlarında protestolar devam etti. Emerson Pittipaldi yapılan çalışmaları yeterli bulmadığını belirtti ve sıralamalarda yavaş birkaç tur atmayı tercih ettikten sonra, pazar sabahı yarışa katılmayacağını açıkladı. 

Yarış kaos içerisinde başladı ve kaotik bir şekilde devam etti. İlk 29 turun ardından birçok kişi yarış dışı kalmışken, Lella Lombardi 24. Sıradan start aldığı yarışta 6. Sıraya kadar çıkmıştı. İşte tam bu sırada pilotları haklı çıkaran talihsiz olay yaşandı. Aracının arka kanadını kaybettikten sonra kontrolünü kaybeden Stommelen bariyerleri aşarak seyircilerin arasına daldı. 5 seyircinin hayatını kaybettiği bu olaydan sonra yarış hemen durduruldu ve bir daha başlatılmadı. Yarışın %75’lik kısmı tamamlanmadığı için şampiyona tarihinde ilk defa sürücülere hak ettikleri puanların yarısı verildi ve ilk defa burada .5’li puanlarla tanışmış olduk.

Bu karmaşada aslında bir tarih yazılmıştı. Formula 1 Dünya Şampiyonası tarihinde ilk defa, İtalya’nın küçük kasabasında büyüyen bir kadın yarışı 6. bitirerek 0.5 puan alıyor ve bu puanlar bir kadın tarafından alınan ilk (ve 2021’de halen tek) puanlar olma özelliğini taşıyordu. Lella başarmıştı… 

Şimdi bu puana basit bir puan olarak bakabilirsiniz. 1975 yılına geri dönelim, Lella’nın ailesi dahil herkesin gözünde motor sporlarının erkek işi olduğu bir ortamda kadın olduğunuzu hayal edin. Her yarıştan sonra muhabirlerin sadece kadın olduğunuz için “F1’in güzel porselen bebeği olmak nasıl bir duygu?” sorularınıza maruz kaldığınızı, orada bir yarış pilotu olarak değil de adeta bir PR malzemesi olarak var olduğunuzu düşünün…. Bununla birlikte çifte Dünya Şampiyonu ve bir çoğumuzun hayran olduğu pilot Fernando Alonso ilk puanlarını katıldığı 18. yarışında kazanabilmişken, daha zorlayıcı senelerde ve onca baskı altına Lella Lombardi’nin bunu 3. yarışında başardığını da unutmayın. O zaman bu puanların “sadece” 0,5 puancık olmadığını anlamış olacaksınız.  Lella hiçbir zaman rekabetçi, hızlı bir arabayla yarışmadı, 1976 yılının ilk yarışına katıldıktan sonra takımdan gönderildi. Buna rağmen Lella pes etmedi…

Nascar, DTM dahil birçok üst düzey seride yarıştı ve dayanıklılık yarışlarında galibiyetler elde etti. 1988 yılında ise baş gösteren sağlık sorunlarından ötürü pilotluk kariyerine son noktayı koydu. Bu durumda bile Lella devam etmenin bir yolunu buldu… 1989 yılında Lombardi Autosport adıyla kendi yarış takımını kurdu. Bu hızlı hayata ruhu asla doymasa da 90’ların başında hastalığı ağırlaştı ve 3 Mart 1992 yılında hayatını kaybetti. Ölümünden sonra doğum yeri olan Frugarolo’da adına bir büst dikildi.

Photo Copyright: Fairfax Media Archives

Gelelim motor sporları ve F1’de bugün kadının yerine. Lombardi’den sonra sadece 3 kadın pilot F1’de yarışabildi ve hiçbiri sıralamaları geçip start almaya hak kazanamadı. 1970’lerden günümüze sporda bakış açısı açıkçası pek değişmedi. 1976’da Lombardi’nin şikayetlerini 1992’de tarihin son kadın F1 pilotu olan Giovanna Amati’den de duyduk. Bugün bu şikayetleri F1’e en yakın olan kadın pilotlar Tatiana Calderon ve Jamie Chadwick’ten de duyuyoruz. Tüm bu kadınlar sponsorların kendilerine “Kadınlar araba süremez” tavrı altında konuşup destek olmaktan kaçındıklarından, takımların ve sporun genel olarak ön yargısının kırılmadığından şikayetçilerdi ve halen şikayetçiler.

2021 senesinden itibaren, bu döngüyü az da olsa kırabilmek adına Formula 1, W Series adı altında sadece kadınlara yönelik olarak düzenlenen bir Formula serisi ile iş birliği yapacaklarını açıkladı. Bu iş birliği çerçevesinde 2021 sezonundaki sekiz W Series yarışının Formula 1 destek yarışı olarak düzenleneceği açıklandı. Formula 1 yönetimi bu girişimi ile, kadınları erkeklerden ayrı yarıştırmayı değil, kadın pilotların da erkeklerle aynı şartları yakalayabilmek adına ücretsiz bir şekilde F1 hafta sonunda kendilerini gösterme imkânı elde etmelerini amaçlıyor. 

Bunun yanı sıra, 2019 Yılında Tatiana Calderon F2’de yarışıp bir turu lider tamamlayan ilk kadın pilot oldu ve Sauber Alfa Romeo’nun test pilotu olmaya hak kazandı. Jamie Chadwick de Williams F1 takımının gelişim pilotu olarak seçilerek genç yaşında önemli bir adım atmıştır. Günümüzde Formula 1’in alt serilerinde günden güne kadınların varlığı artmaktadır. Önümüzdeki senelerde Lella Lombardi’nin İspanya’da aldığı 0.5 puana tutunarak yükselmeye devam eden kadınları F1’de göreceğimizden hiçbir şüphem yok. 

Lella’nın hikayesini ve günümüzdeki kadın yarış pilotlarının fikirlerini daha detaylı olarak izlemek isterseniz, sizlere 2020 yapımı “Beyond Driven” adlı belgeseli öneririm. 

Bu vesile ile tüm kadınlarımızın 8 Mart Emekçi Kadınlar Gününü kutlarım… Sağlıkla kalın

Yorumlar